Uzun zaman oldu yazmayalı..
Günlük olarak köşe yazan, her gün onlarca haberle uğraşan bir gazeteci için 'bir asır demek' bu süre kuşkusuz..
Ama parmaklarım dondu sanki.. Düşüncelerim kilitlendi.. Dünyaya bakış açım farklılaştı.. Penceremden gördüklerimle, aslında göremediğimiz; hayatın gerçekleri ile yüzleşmekti belki de..
Hayatınızda öyle ya da böyle 'bir şekilde yer almış kişileri' tek fotoğraf karesine sığdırmak gibiydi..
Beklentilerim, hedeflerim, duygularım, aslına bakarsanız asla körleşmedi.. Durağanlaştı..
İnançlı insanlar olarak, bazı şeyleri kabullenmek zor geldi belki de..
Ve hayat adeta durdu o kara gün 5 Mayıs'ta..
Nasıl atlatırız, nasıl alışırız bilmek zordu. Halen de bilmiyorum..
Ama süreçte çevremde gördüklerim, yakınlarım, çalışma arkadaşlarım, hatta göremediklerim, fark edemediklerim öylesine bir vefa örneği gösterdi ki; bugün bu satırları yazmak için masama oturduysam, onlara olan saygım ve borcum olduğundandır..
Çünkü, oğlum İlker'i kaybetmemizin üzerinden 45 günü aşkın bir süre geçmesine rağmen şunu gördüm ki; bir birey olmanın yanı sıra toplumsal yükümlülükleri olan bir mesleğin bireyiyim aslında..
Aramızda kırgınlıklar, uzaklıklar, farklı mesafelikler oluşmuş olsa da, o gün herkesi yüreğiyle, gözyaşıyla, üzüntüsüyle, uzaktan ya da yakından acımı paylaşmasıyla yanımda gördüm..
Bizimle ağladılar. Bazen benden gözlerini kaçırdıklarını üzüntülerini göstermek istemediklerini de gördüm..
Bazen de 'sessizce ağladığını', sadece dudaklarını kımıldatarak dua ettiğini..
Hiç isim vermeye gerek yok.. Görevi gereği yaptığı işi eleştirdiğim kişiler de, istemeden üzdüğümüz kişiler de o gün yanımızdaydı..
Antalya'daki evimize bile gelen, bizim ayrılmamızdan sonra görevi gereği o bölgede olması nedeniyle oradaki eve gidip dua eden dostlarımız, bürokratlarımız bile oldu..
Öyle bir vefa örneği gösterdi ki Samsun; o kara günde 'onları tek tek sayabilirim bile' diyebilirim..
Bazılarının boynuma sarılırken, ağlayışını hiç unutamamam.. İlerlemiş yaşına rağmen, cenaze törenine katılan büyüklerimizi, hasta yatağından kalkıp, yakınlarının desteğiyle o avluya, hatta mezarlığa gelenlerin vefasını görmemek mümkün mü?..
Meslektaşlarımın dayanışması, bizim yanımıza anında nasıl koştuklarını, gözlerindeki o içtenliği 'Nasıl ifade edebilirsin ki başka'..
Öylesine bir sahiplenme, öylesine bir vefaydı ki o süreç; bundan sonra gazetecilik görevimi yaparken, 'çok zorlanacağımı biliyorum'..
Ve o nedenle de oturamadım düne kadar bilgisayarımın başına..
'Neden yazmıyorsun, artık dönmelisin işine' diyerek arayanların söylediği sözlerden sonra 'nereye kadar öteleyeceğim' diye de kendime defalarca sormadım değil..
Çünkü bana hem mesleki anlamda, hem de hayata bakışım açısından 'o acı günümüzü paylaşım; o vefa' çok farklı sorumluluklar yükledi..
Ve taziye için gelen bir çok kişiyle bu düşüncemi paylaştığımda
söylenen sözler beni yeniden 'yazmam ve mesleğe dönmem konusunda' ikna etti diyebilirim..
'Sen kimsenin işi dışında bir eleştiri yapmadığın için, sadece gazetecilik ve habercilik yaptığın için o kara gününüzde herkes yanındaydı' dedi hemen her konuştuğum..
Çalışma arkadaşlarım, 'Siz odanızda olun bize yeter' diyerek, beni büroya getirmeye çalıştı..
Ne kadar kaçarsam, kaçmak istersem isteyeyim, olmadı..
Sorumluluklarım 'yaşamın kendisiymiş aslında'.. Başaramadım..
Hayatın peşinden koşmak, şekillendirmek yerine, kaderini yaşamak gerekiyormuş meğer..
Düne kadar 'Her şeyim' dediklerin aslında yok, o güne kadar 'çok şey
ifade etmiyor, sıradan' dediklerin gerçek vefayı gösterenlermiş aslında..
İşte artık bu pencereden bakıyorum dünyaya..
'Vefanın çok önemli bir şey olduğunu bilerek'..
'Dün dündür, bugün bugündür' demeden..
Kim olursa olsun 'beni önemseyenleri' önemseyerek..
Çalışma hayatında kırgınlıklarımız olsa da, gerçekte 'insan olduğunu, vefasını göz ardı etmeyerek'..
Zor günümüzde yanımda, olduğunu görerek..
İnsanı insan yapan duygularımızı yitirmeden..
Benim duygularımla bakmanız belki zor olduğu için 'KÜÇÜK' gibi gözükse de, çok önemli farklılıklar inanın..
Ve o farkındalığı hep birlikte yaşayacağımıza inanıyorum..
Benimde, bana ve aileme vefa örneği gösteren Samsun'a bu yönde
bir katkım olursa, çok mutlu olurum..
Bizi bu zor süreçte yalnız bırakmayan herkese sevgi ve saygılarımı
sunuyorum..
Ve bugünkü başlangıç yazımı oğlum İlker'in anısına benimle her konuşmasındaki son sözüyle bitirmek istiyorum..
Allah'a emanet olun..